26 Aralık 2008 Cuma

Şöbiyet



Bayram sonrası abim kayınpederinin yaptığı şöbiyetlere imrenip annemlere yaptığımız ziyarette şöbiyet malzemeleriyle birlikte geldi. Ben de ilk kez baklavalık yufka kullanmak ve böyle bir şeyde eksik kalmamak adına abime yardım ettim. Babam iç kaymağını hazırladı biz de şöbiyetleri hazırladık.

Şöbiyet (50 adet)
Malzemeler
  • 1 paket baklavalık yufka (500 gr.)
  • 3 su bardağı süt
  • 1/2 çay bardağı irmik
  • 200-250 gr. çekilmiş fıstık içi
  • 400-500 gr. tereyağı (bizim kullandığımız 350 gr.dı az geldi)
Şerbeti için;
  • 2.5 su bardağı şeker
  • 2.5 su bardağı su
Hazırlanması:
  • Sütün içine irmiği ekleyip ateşte pişirin. Muhallebi kıvamına gelince altını kapatıp soğutun. Çok katı olursa süt ile açabilirsiniz
  • Paketin içinden dikdörtgen şeklinde 30 kat yufka çıkıyor. 15 katını ayırıp sarın paketine koyup saklayın (çok çabuk kuruduğu için)
  • İlk 15 katlık yufkayı cetvel yardımı ile 7 cm lik kareler şeklide kesin
  • Her bir karenin içine 1 tatlı kaşığı kaymak 1 çay kaşığı fıstık koyun. Bir köşesini diğer köşenin üzerine doğru kapatıp muska şeklini verin
  • Tepsinin tabanını tereyağı ile yağlayın (yağı az kullanmayın)
  • Tepsinin ortasından başlayıp aşağı doğru bir sıra halinde herbiri diğerinin ağzına denk gelecek şekilde yerleştirin
  • Diğer sırada şöbiyetleri 180 derece ters açı ile yerleştirin
  • Diğer 15 kat yufkayı da aynı şekilde hazırlayın
  • Tereyağını eritin, şöbiyetin üzerine dökün
  • 180 derece fırında kızarana kadar pişirin
  • Şöbiyetler piştiği sırada şerbetini hazırlayın
  • Şöbiyet çıktıktan sonra üzerine şerbetini dökün
  • Şerbetini çekip soğuduktan sonra fıstıkla süsleyip servis edin
Not: 7 cm lik kareler kesildikten sonra kenarlarda küçük dikdörtgen parçaları kalıyor. Biz kaymak kalmadığı için onların içine fıstık koyup katladık, şekilsiz oldular ama çok lezzetli oldu.

25 Aralık 2008 Perşembe

25 Aralık



Gaziantep'in düşman işgalinden kurtuluşunun 87. yıl dönümünde atalarımızı saygı ile anıyorum. Ruhları şad olsun.


"TÜRKÜM DİYEN HER ŞEHİR, HER KASABA VE EN KÜÇÜK TÜRK KÖYÜ, GAZİANTEPLİLERİ KAHRAMANLIK MİSALİ OLARAK ALABİLİRLER."

M.Kemal Atatürk

1. Dünya savaşından sonra Antep önce İngilizler sonra Fransızlar'ın işgali ile toplam 3 yıldan fazla özgürlük mücadelesi verdi (30 Ekim 1918-25 Aralık 1921) . 83 bin nüfuslu halk 6317 şehit verdi, Fransızlardan şehre 70.000 mermi yağdırıldı, büyük açlık çekildi ama mücadeleyi elden bırakmadı. TBMM tarafından, 8 Şubat 1921 de Gazi ünvanını aldı. 20 Ekim 1921' de Fransızlarla imzalan Ankara İtilafnamesi' nden sonra, 25 Aralık 1921' de son Fransız askerlerinin şehri terketmesi ile özgürlüğüne kavuştu.


15 Aralık 2008 Pazartesi

Uno ile iyi yaşamak



Uno'nun son günlerde kurduğu sofralardan diğer blogcu arkadaşlar sayesinde haberiniz olmuştur. Ben de ilk onların sayfasında gördüm bu sofrayı ve unoyu takdir etmiştim. Ama uzun süredir bakamadığım mailimde bana da bir davetiye varmış da haberim yokmuş. Uno bana hitaben güzel bir maille kurdukları kahvaltı sofrasına davet etmişti beni. Cevap veremediğim halde de ikinci sofralarına davet etmiş eğer gelemezsem adresime ürünlerini gönderebileceklerini söyleyen bir mail göndermişlerdi. Ben de tabi İstanbul'da yaşamadığım için gelemeyeceğimi bildirdim kısa bir süre sonra 3 çeşit uno ekmeğini evime gönderdiler.

Uno tahıllı ekmek, rus çavdarlı ve alman esmer ekmeğini görünce çok mutlu oldum (hatta eşim para ile aldığımız ürünler bu kadar çabuk gelmiyor yorumunda bulundu :) Üstelik adıma bir de mektup yazmışlardı. Uno'yu bu güzel uygulamalarından dolayı tebrik ve teşekkür ediyorum. Ekmeklerin bir kısmı bitti bile ama ben ancak ekleyebiliyorum.

Ertesi sabah uno tahıllı ekmekle güzel bir kahvaltı hayali ile girdim mutfağa. Teflon tavada 2 dilim ekmeği (tereyağı da sürerek) güzelce kızarttım. Yanında Antep peyniri, kırma yeşil zeytin, domates, yumurta (fotoya giremedi) ve çayla çok beğenerek yedim. Tahıllı ekmeği şiddetle kızartarak yemenizi tavsiye ediyorum, tostta yapabilirsiniz eminim çok güzel olur. Üstelik Erdem'e tahıllı ekmekten yediriyorum ve hep kendim yapmak istediğim halde bir türlü fırsat bulamadığımdan uno sayesinde artık oğlum tahıllı ekmek yiyor.

Yaptığım kahvaltının ardından tatlı düşleriyle birlikte biranda kendimi çavdarı ekmeğe nutella sürüp yerken buldum. Nutella çavdarlı ekmeğe çok yakıştı. Birkaç dilimini anneme verip geri kalan bütün dilimleri nutella ile birlikte yedim :)

Alman ekmeği ile ne yapacağımı pek bulamadım maalesef. Bir kaç denemem oldu ama ben alman ekmeğinin kendisi ile pek aram yok, daha önce bir akrabadan gelmişti ordan tanışıyoruz. Güzel bir fikir bulduğumda onu da sizinle paylaşacağım. Öncelikle diğer bloggerların denemelerini uygulayacağım.

8 Aralık 2008 Pazartesi

İyi bayramlar...

Sevdiklerinizle birlikte, mutlu, huzurlu bir bayramı geçirmeniz dileğiyle, Kurban Bayramınız kutlu olsun...

11 Ekim 2008 Cumartesi

Kelle paça & Yoğurtlu ufak köfte

Tarifleri yazmam uzun zaman aldı ama hem tarifleri almam uzadı hem de benim klavyeye uzanmam. Aslında çok daha kısa sürebilirdi ama yemek bloguma biraz uzağım bu sıralar. Tam reçeteler yok, söz verdiğim için yapılışları ekliyorum. Yeni bir tarifle karşınıza bir daha ne zaman çıkarım inanın hiç bilmiyorum.

Kelle Paça


Malzemeler:
1 adet koyun kellesi
1 adet koyun işkembesi (koymayabilirsiniz- o zaman yemeğin ismi sadece kelle olur)
1 adet koyun boynu (et miktarını artırmak için iyi oluyor ama bunu da koymayabilirsiniz)
Haşlanmış nohut
Tuz,karabiber, bol sarımsak
2 adet Soğan
Salça(koymayabilirsiniz)

Hazırlanması
  • Yüzülüp temizletilmiş kelleye bir adet soğan, tuz karabiber karıştırılıp oğulur, bir gece buzdolabında bekletilir.
  • Ertesi gün kelle ve temizlenmiş işkembe büyük bir tencereye alınır. Bir soğan dörde bölünüp atılır. Üzerini geçecek kadar su konarak pişmeye bırakılır.
  • Kaynamaya başladıktan sonra tenceredeki su dökülür. Yerine temiz kaynar su dökülür ve ocakta pişmeye bırakılır. Boyun da ekleyecekseniz bu aşamada ekleyebilirsiniz veya ayrı bir yerde pişirip etini sonradan katabilirsiniz.
  • İşkembe daha geç piştiği için kelle piştikten sonra tencereden alınıp etleri ayıklanır. İşkembe de iyice pişip yumuşadıktan sonra tencereden alınıp küçük parçalara doğranır.
  • Salçalı yapmak isteniyorsa etlerle birlikte suyun içine salça da katılır, tuzu, karabiberi ve bol ezilmiş sarımsak ve haşlanmış nohutlar katılır.
  • 5 dk. daha pişirildikten sonra altı kapatılır.
Yoğurtlu Ufak Köfte



Daha önce yayımladığım Ekşili Ufak Köfte ile tek farkı salçalı yerine yoğurtlu olması. Köftesini verdiğim linkteki gibi hazırladıktan sonra et pişirilir, içine pişmiş nohut ve köfteler katılıp pişirilir. En son yemeğin yoğurdu çalınır.

Yoğurt çalmak ise şu şekilde yapılır:
Süzme yoğurdun içine (koyu ise normal yoğurtta olur ama ekşi olmasın) 1 yumurta, (dilerseniz- ben kullanmıyorum-) 1 kaşık un eklenip karıştırılır. Yeterliyse yemeğin suyundan değilse sıcak su eklenip karıştırılır yemeğin üzerine eklenir kısa bir süre daha pişmeye devam eder. Çok bekletmeyin yoğurt kesilebilir, tencerenin ağzını da kapatmayın. Üzerine kızgın yağla nane dökülür.

Not: Biraz özensiz yazar gibi oldu ama yemekleri ben yapmadığım için böyle oldu maalesef.

Tekrar görüşünceye kadar mutluluk sizinle olsun...

30 Eylül 2008 Salı

Bayramınız kutlu olsun


Sevdiklerinizle birlikte güzel bir bayram geçirmenizi temenni ederiz...

19 Eylül 2008 Cuma

Kelle paça & Yoğurtlu köfte





Bir iftar davetinde yediğimiz bu yemeklerin tarifini alınca yayımlayacağım

8 Eylül 2008 Pazartesi

"Erdem"li Ramazan



Müberek ay Ramazan ve bu ayda tutulan orucun,
sinelerimizi, ab-ı hayat gibi yeşillendirmesi dileği ile, Ramazan-ı Şerifiniz mübarek olsun...


Ramazan aynın ilk haftasını geride bıraktık ama ben size güzel tariflerle birlikte dönmeyi umut ederken tek yemek yapabildiğim haftasonunda fotoğraf çekemediğim için fotoğrafsız kutlamak zorunda kaldım.

Erdem ile gerçidiğimiz ilk ramazan, aynı zamanda çalıştığım için biraz daha zor oluyor ama annelerimiz saolsun bize büyük destekler. Ben de cumartesi günü bunun acısını çıkarmak istercesine mutfağa girip güzel şeyler hazırlamak istedim. Amacım güzel bir sofra kurup bunu fotoğraflamaktı ama yorgunluk ve susuzluktan bitap düştüğüm için yemeklerin fotoğrafını çekemedim. Fotoğraf olmasa da sizinle bu soframızdakileri paylaşmak istedim. Öncelikle menümüz:

- Alaca çorba
- Sosyete mantısı
-Vişne hoşafı

Sahur için (Kedili Mutfaklardan) Kabaklı yufka dan esinlenerek kabaklı-patatesli kiş yaptım (hamur yerine yufka olunca da kiş deniyor mu?)

Sosyete mantısını bildiğim biryere bağlı kalmadan kendi kafama göre hazırladım. Kıyma ve soğanı kavurup tuz ve karabiber attım. Dörde böldüğüm yufkanın içine önce süt-tereyağı-yumurta karışımı döküp sonra iç harcı paylaştırdım, gül böreği şekli verdim. Kalan harcı böreklerin üzerine döküp fırında pişirdim. Sarımsaklı yoğurtla birlikte servis ettim. Tahmin ettiğimden çok daha lezzetli oldu.

Kabaklı yufkada ise bir adet yufkayı elimle parçalayıp süt, zeytinyağı ve yumurta ile karıştırdım tepsinin altına yaydım. Üzerine de 2 tane kabak, 1 tane patates, 1-2 parça antep peyniri rendeledim ve 1-2 tane biber doğradım. Yufkanın üzerine serip fırında pişirdim. Çok güzel oldu ama oruç ağız ve acele ile sanırım tuzunu iki kere atmışım çok tuzlu oldu.




17 Ağustos 2008 Pazar

Halley Pasta



Bebek sahibi olduktan sonra misafirlere daha pratik pastalar yapmak zorunda kalıyor insan. İşte bu sebepten bebek görmek için gelen misafirlerime daha önce bir blogda görüp aklımda kalan halley pastayı yapmaya karar vermiştim. Google'da aratınca birçok blogda çıkıyor karşınıza, ben o zaman nerden almıştım hatırlamıyorum ama iyiki aklıma gelmiş bu pasta. Tadı kolaylığı ile ters orantılı. O kadar basit ama bir okadar lezzetli. Lezzetini ise şöyle anlatabilirim, şimdiye kadar birçok pasta yaptım ama bu pastayı her yiyen tarifini istiyor. Ben de artık o zamandan beri ne zaman pasta yapmam gerekse hep bunu yapıyorum. Zaten daha uzun uğraşlar isteyen bir pastayı yapabilecek vaktim de yok. Yukarda gördüğünüz ise en son yaptığım, normalde siyah çikolatalı sos kullıyor ama eşim yanlışlıkla beyaz çikolatalı sos almış, ama iyiki yanlış almış bu hali de çok güzel oldu.

Malzemeler:
  • 10 adet Ülker Halley
  • 2 paket kremşanti
  • 2 bardak süt
  • 10-12 adet petibör bisküvi
  • 1 çay bardağı hindistan cevizi

Üzeri için:
  • 1 paket çikolatalı sos
  • 2.5 su bardağı süt
  • Hindistan cevizi
Hazırlanması:
  • Kremşantileri 2 bardak sütle çırptım, içine halleyleri 4 veya 6 ya kesip kattım
  • Kremşantinin içine petibörleri kırdım ve hindistan cevizini de katıp karıştırdım. Dikdörtgen bir borcama döküp yaydım.
  • Üzerinde yazdığı şekilde çikolatalı sosu pişirdim, soğuduktan sonra pastanın üzerine döktüm. Üzerini hindistan cevizi ile süsledim.
  • Buzdolabında soğuduktan sonra servis yapabilirsiniz (tavsiyem 1 gece önceden yapın)

22 Temmuz 2008 Salı

Vişne Ekşisi



Zaman hızla akıp gidiyor, ben artık çalışan bir anne olarak günlerin hızına yetişmekte zorlanıyorum. Nadir akşamlarda oturma odasında koltuğa oturabildiğimde seviniyorum. Sabah kalkıp hem Erdem'le ilgilenip bir yandan onun eşyalarını hazırlamak, bir yandan kendim hazırlanmak zorundayım. Akşamları ise yine Erdem'le birlikte yemek hazırlamak ve onu yiyebilme çabası içinde oluyoruz. Çünkü bazen yemek hazır dahi olsa fırsat bulup yiyemiyoruz. Ya eşimle sırası ile yiyoruz ya da Erdem'in uyumasını bekliyoruz. Ondan sonra da zaten evle ilgileniyorum, ev çamaşırhane gibi oldu, hemen hergün ilgilenilecek çamaşırlar mutlaka oluyor. Ya yıkanıp seriliyor ya da ütülenip yerleştiriliyor. Eğer hiç bir şeyle ilgilenemeyecek kadar iflas etmiş durumdaysam erkenden yatağa çöküyorum.

Bunları neden yazdım? Yani benim bu suskunluğum işte bu yoğunluklarda bloga koyabilecek şeylerle ve fotoğrafla ilgilenemediğimden kaynaklandığını anlatmak. Bloglarda tatil molalarını okudukça özeniyorum, benim asıl yoğun günlerim başladı herkesin tatili ile birlikte... Ama eğer beni takip etmekten hoşanıyorsanız sizi Erdem'in sayfasına davet ediyorum. Orayı olabildiğince sık güncellemeye çalışıyorum.

Şimdi gelelim tarife. Bugünlerde reçellik vişneler satılıyor çoğu yerde. Bizim reçelle aramız çok iyi olmadığından ben vişne şurubu yapıyorum. Şekeri az, saf meyve tadında çok lezzetli serinletici içecekler (geçen gün mürdüm eriği ile de yaptım çok güzel oldu).

Şurubun haricinde vişneyi şekersiz olarakta pişirebilir, değişik amaçlar için kullanabilirsiniz.

Hazırlanması:
  • Vişneyi yıkayıp bir tencereye alın, elinizle bütün vişneleri mıncıklayıp suyunu çıkarın.
  • Ateşe koyun ve 1-2 taşım kaynatın.
  • Vişnenin suyunu tel süzgeç ile süzüp bir kaba alın.
  • Üzerine bir tülbent örtüp güneşte 2 gün bırakın.
  • 1 kg. vişneden aşağı yukarı 1.5 çay bardağı vişne ekşisi çıkıyor.
Notlar:
  • Bu şekilde hazırlayacağınız vişne ekşisini cam bir kavanozda saklayıp salatalarınızda kullanabilirsiniz
  • Çekirdeğini önceden ayıklayarak vişnenin sadece suyunu değil kendisini de kullanarak marmelat kıvamında hazırlayabilirsiniz. Şeker hastaları bu marmelatı ekmeklerine sürüp yiyebilirler.
  • Pasta kremalarını doğal olarak renklendirme amaçlı kullanabilirsiniz.
  • Sıcak suda şekeri eritip, su soğuduktan sonra hazırladığınız ekşiden bu suya koyarak vişne şurubu yapıp içebilirsiniz. (Vişneyi eğer şekerle pişirirseniz daha sonra direk su katarak şurubu kolayca yapabilirsiniz. Ben ekşi meyve tadını kaybetmemek için vişneleri çekirdekleri ile birlikte ölçtüğüm kabı kullanarak 1 ölçü vişneye 0.5-1 ölçü arası şeker kullanıyorum)
Kullanım olarak benim aklıma gelenler şimdilik bu kadar.

9 Haziran 2008 Pazartesi

Patlıcan Kebabı



Patlıcan kebabını tarif edecek söz bulamıyorum doğrusu. Bu kadar sade bir tariften bu kadar lezzetli bir kebabın ortaya çıkacağı belki tahmin edilemez ama hiç şüphesiz yine lezzeti püf noktalarına bağlı.

Tabii ki püf noktalarının ilki kullanılan malzeme. Bu iş için kullanılacak en lezzetli patlıcan Birecik patlıcanı. Zaten Urfa Birecik'in patlıcan kebabı meşhur. Et içinse yağlı kıyma kullanılmalı ki daha lezzetli olsun.

İkinci püf noktası ise pişirilmesi. Patlıcan kebabı ister mangalda isterse fırında pişirilsin daha lezzetli olması için ocak üzerinde 'terletme' denilen çok kısık ateşte ikinci bir pişirme işlemine tabi tutma. Bu sayede patlıcanlar iyice yumuşuyor ve kebabınız daha lezzetli oluyor.


Malzemeler:
  • 1 kg. uzun patlıcan
  • 1/2 kg. yağlı kıyma
  • tuz,karabiber
  • domates,biber
Hazırlanması:
  • Patlıcanları 2-3 parmak enliliğinde bıçakla kesin
  • Kıymanın içine tuz ve karabiberini yoğurarak karıştırın.
  • Fırın tepsisine bir patlıcan ceviz büyüklüğünde bir parça kıyma şeklinde dizin.
  • Domatesleri dörde, biberleri ikiye bölüp tepsiye alın. Kebabın dibine bir miktar su döküp fırında pişirin.
  • Piştikten sonra suyu eksilmişse biraz daha su ekleyin, tepsinin üzerini başka bir tepsi ile kapatın ve ocakta kısık ateşte biraz daha pişirin.

24 Mayıs 2008 Cumartesi

Gül Reçeli


Resimlerin büyük hali için üzerlerini tıklayın

Reçellik güllerin şimdi tam zamanı. Eğer reçellik kokulu güllerden bulabiliyorsanız ve gül reçelini çok seviyorsanız bu tarifi mutlaka yapmalısınız. Yerken buram buram gül kokan bir reçel... Aynı zamanda gül şerbeti de yapıp yaz sıcaklarında serin serin içebilirsiniz.

Bizim reçelin gülleri halamların bağından, reçelin yapımı ise babama ait.

Gül Reçeli



Malzemeler:
  • 1.5 su bardağı reçellik kokulu gül yaprağı
  • 2-3 renkli gül yaprağı (renk vermesi amaçlı)
  • 6 su bardağı şeker
  • 3 su bardağı su
  • limon tuzu

Hazırlanması:
  • Bir cezveye gülleri alıp üzerine 1 su bardağı suyu dökün ve ağzı kapalı* olacak şekilde ocağa alın. 15 dk. kısık ateşte kaynatın. Kapatmaya yakın çay kaşığının ucu ile limon tuzu** atın.
  • Güllerin altını kapattıktan sonra ağzını açmadan bekletin
  • Bir tencerede 6 su bardağı şeker ve 2 su bardağı suyu karıştırarak eritmeye başlayın.
  • Şeker eriyip su kaynamaya başlayınca çay kaşığının ucu ile limon tuzu atın.
  • Arkasından suda kaynattığınız gülleri tencereye dökün.
  • Bu kaşırım birlikte biraz daha kaynasın. Reçel kıvamına gelince yani suyu sünmeye başlayınca altını kapatın.
*: Güllerinin ağzının kapalı kaynatılması önemli. Bu şekilde güzel gül kokusunun kaybolmaması sağlanıyor
**: Limon tuzunu atmadan önce rengi açık oluyor, limon tuzu güzel bir renk almasına sebep oluyor.


Gül Şerbeti



Yukardaki tarifteki gibi yapılır ancak güller kaynatıldıktan sonra gül yaprakları süzülüp sadece suyu kullanılır.

14 Mayıs 2008 Çarşamba

Vişneli ve limonlu muffin



Evet aylar sonra bloguma yeni bir tarif ekleyebildiğim için mutluyum :) Aslında bu bir blog denemesi, tarif Cafe Fernando'dan Frambuaz ve limonlu muffin. Ben geçen seneden kalma vişnelerimle yaptım. Ancak kullandığım vişne dondurulmuş vişne değil, annemin meyve suyu hazırlamak için kullandığı vişnelerden kalan taneler, yani biraz şekerli ve pişmiş vişne taneleri. Dün gelen misafirim için hazırladım, yapmışken fotoğrafını da çekip eklemek istedim. Yalnız limonun haricinde vişne de kullanıldığı için ekşi tatları sevenler için uygun bir tat oldu.

Malzemeler
  • 275 gr yoğurt
  • 1/2 su bardağı sıvıyağ
  • 2 yumurta
  • 2 su bardağı + 2 çorba kaşığı (300 gr) un
  • 2 çay kaşığı kabartma tozu
  • 250 gr dondurulmuş frambuaz, çözülmemiş (ben 3/4 su bardağı vişne kullandım)
  • 2 limonun kabuğu, ince rendelenmiş
  • 3/4 su bardağı şeker
Hazırlanması:
  • Bir kapta yoğurt,sıvıyağ ve yumurtanızı çırpın
  • Şekerin içine rendelenmiş limon kabuklarını ekleyip elinizle ovun
  • Un ve kabartma tozunu bir kaba eleyin ve içine vişneleri ekleyip karıştırın
  • Unlu karışımın içine şekeri de ekleyip karıştırın
  • Katı malzemenin içine tek seferde sıvı malzemeyi ekleyip sadece un kaybolana kadar çok az karıştırın ve muffin kalıplarına doldurun
  • Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 25-30 dk. pişirin

28 Nisan 2008 Pazartesi

Anne Sütünü artırmak için...

Evet yine bir tarif yok ama sorunlarımızdan bahsetmek yerine daha faydalı şeylere değinmek istedim: anne sütünü artırmanın yollarına. Anne sütünün önemine heryerde değiniyorlar.  Burada sizinle bu tecrübelerimi, büyüklerimizin ve doktorların tavsiyerini paylaşmak istiyorum.


İşte anne sütünü artırmak için yapılabilecek şeyler:


1. Moral: Moralinizin bozulması sütünüzün çekilmesine sebep olabiliyor o yüzden canınızı çok fazla sıkmamaya çalışın. Ben 2 kez düştüm bu duruma. Canım çok sıkılıp, ağladığım için sütüm çekildi maalesef. Sütün geri gelmesi için babaannemin bir yöntemini denedik: 40 tane karabiber ile 40 tane çekirdekli siyah kuru üzümü demir havanda dövdük. Onu yedim ve işe yaradı.


2. Su: Bol bol sıvı alın diyor doktorlar, su da bunların başında. Meyve suyu da olabilir ama hazırları değil tabii ki taze sıkılmış olanlarından.


3. Kırmızı et: Özellikle dana etini tarcih edebilirsiniz, çocuk doktorumuz yağlı etten kaçınmamızı tavsiye etmişti. Pişirme yöntemi olarakta haşlamayı öneriyorlar.


4. Bulgur: Antep'de lohusalara yedirilen arap köftesi var. Çiğköteyi yoğuruyorsunuz. Çiğköfteyi yedikten sonra kalanına un katıp küçük küçük yuvalıyorsunuz ve buharda pişiriyorsunuz. Bol maydanoz ile tükettiriliyor sütü artırsın diye.


5. Maydanoz: Kimden sütünün çok olduğunu duysam hepsi maydanozu önerdi bana.


6. Dereotu: Bunu İbrahim Saraçoğlu'ndan duydum. Günde 1-2 sefer birer tutam(6-7 gr.) yenmeliymiş.


7. Pekmez: Benim için en önemlisini en sona bıraktım.  Süt konusunda sıkıntı çekenlere en başta tavsiye edeceğim şey pekmez şerbeti.

16 Mart 2008 Pazar

Neler yapıyoruz?

1 ayımızı bitirdik. Bu süre zarfında neler yaptığımızdan biraz bahsetmek istedim. Öncelikle ilk günler süt konusunda çok sıkıntı yaşadık. Maalesef sütüm 3. gün gelmeye başladı, sanırım erken doğum olduğu için böyle oldu. Süt geç gelince mecburen mama vermek zorunda kaldık. Mamayı doktor kaşıkla vermemizde ısrar etse de biz baktık kaşıkla hiç zahmetsiz mamayı yiyen Erdem bey emme işine yan vuruyor ozaman tekrar biberona döndük. Herkes biberon ve mama konusunda nasihatlerde bulunuyor ama mecbur kaldık. Avent'in 1. ay için olan biberon başlığını kullanıyorum. Süt gelmeye başlayınca tutması da çok zor oldu, çok mücadele ettik, artık baktım olmuyor yapay göğüs ucu aldırdım. Onla biraz olsun tutmaya başladı. Ama göğsü her tutuşundan önce mücadele etmemiz gerekiyordu. 10-15 dk uğraşıp zorla göğsü tutturduktan sonra 3-5 dk. emip bırakması sabrımı zorlasa da gün geçip kendisi de biraz güçlendikçe daha da kolaylaştı tutması şükür. Şimdi canı istediği zaman direk göğsü alıyor, canı istediği zaman yapay uçla. Bazen de sabrı hiç gelmiyor ve bieron vermek zorunda kalıyorum. Ama şuanda genel olarak gün içinde sadece emziriyorum. Biberonla mama günde 2-3 sefer oluyor. Bunda benim iştahsızlığım ve sütümün az olmasının da etkisi var. Doktor bol sıvı şeyler almamı söyledi. Su, şekerli su, pekmez şerbeti ve maydanoz yemeye çalışıyorum sütüm artsın diye.

Bir diğer sıkıntımız da çok gazının olması. Sancı girdiği zaman çok fazla ağlıyor ve gazını çıkarıp kakasını yaptıktan sonra rahatlıyor. Bu bağırmalarının etkisi ve genetik olması sebebiyle maalesef kasığı da fıtık oldu. Göbeği de fıtık ama doktor onun 1 yaşına kadar düzeleceğini söyledi. Kasığı için maalesef ameliyat olması gerekiyor :( Küçücük bedeninin ameliyat masasında narkoz alacağını düşündükçe çok üzülüyorum sonra daha büyük bir sıkıntısının olmamasına şükredip kendimi teselli etmeye çalışıyorum. Ağlatmamaya çalıştığımız için her yolu deniyoruz. Kucakta zıplatma, battaniye arasında sallama, beşikte sallama, ayakta sallama.. hepsini öğrendi yaramaz. Acıkma ve gaz sancısı ağlamalarının haricinde birkaç kez şiddetli ağlama krizine girdi. Sanırım kasığı ağrıyor. Elimin altında sesi kısıldı ve kıpkırmızı kesildi. Ne yapacağımı şaşırıp ben de başlıyorum ozaman ağlamaya. Neyseki bunların hiçbirinde yalnız değildim. Bugün de çocuk cerrahına götürüyoruz oğlumu, bakalım ne diyecek? En kısa zamanda ameliyata alabilirler belki veya bir süre bekletirler bilemiyorum. Hayırlısı ile düzelmesini ümit ediyorum sadece.

Bir süre internete giremeyeceğim çünkü büyük ihtimale bugün annemlere gidiyoruz, orada kalacağız bir süre.

Hepinizin dualarını bekliyorum...

10 Şubat 2008 Pazar

Lebeniye Çorbası



Bir yoğurtlu yemek daha. Aslında yemek değil çorba. Bildiğimiz yoğurt çorbasının biraz eklentili hali. Sanırım lebeniye çorbası Arap mutfağından girmiş bizim mutfağımıza. Zaten Gaziantep'de bir çok yemek var Arap mutfağından geçmiş olan.

Malzemeler:
  • 150 gr. kıyma
  • 1 su bardağı pirinç
  • 800 gr. hazır yoğurt (ben hazırda süzme yoğurt olmadığı için 800 gr.lık bir paket hazır yoğurt kullandım)
  • 1 yumurta
  • 1 bardak haşlanmış nohut
  • Sıvıyağ,tuz,nane
Hazırlanması:
  • Kıyma eğer yağsızsa çok az yağ ile tencerede kavurun, üzerine yıkadığınız pirinci ve haşlanmış nohutu koyun ve suyunu tamamlayın, tuzunu ekleyin.
  • Pirinç piştikten sonra yoğurda bir yumurta kırıp çırpın ve çorbanın sıcak suyundan üzerine ilave ederek yoğurdu ılıklaştırın.
  • Çorbayı karıştırdığınız sırada üzerine yoğurdunu ilave edin çok bekletmeden altını kapatın.
  • Bir tavada sıvıyağı ısıtın, nanesini ekleyip çorbanın üzerine dökün.

29 Ocak 2008 Salı

Yoğurtlu Patates



Gaziantep'de yapılan yoğurtlu yemekler ona ayrı bir kategori açmamı sağlayacak kadar çeşitli. Atalarımızın çoğu yemeği yoğurtlu yapmasının sebeplerinden biri sanırım domatesin Anadolu'ya çok geç gelmesi. Hem hafif olur yoğurtlu yemekler hem lezzetli. Yapması ise hem çok kolay hem de biraz riskli. Çünkü yoğurdu yemeğe ekledikten sonra (yoğurt çalma deniyor buna) yoğurdun kesilme ihtimali var. Yoğurdun kesildiğini içinde minik minik topaklıklardan anlayabilirsiniz. Ama kesilmesini önleyici olarak yoğurda önceden yumurta katıp çırparız ve yemeğin suyu ile yoğurdu ılıklaştırırız. Bu şekilde yapılan yoğurt çalma işlemi çoğu zaman garantilidir. Bazıları un da katıyor ama ben kullanmıyorum. Bir de yoğurtlu yemeğin yoğurdu az olursa eğer lezzeti güzel olmaz.

Malzemeler:
  • 500 parça et (miktarı azaltabilirsiniz)
  • 1/2 bardak nohut
  • 1 kg patates
  • 3 su bardağı süzme yoğurt
  • 1 yumurta
  • tuz, sıvıyağ,haspir(safran) veya kuru nane
Hazırlanması:
  • Parça eti kuşbaşı doğrayıp önceden ısıtılmış nohutla birlikte haşlayın.
  • Küp küp doğradığınız patatesleri pişen et ve nohutun üzerine atıp tuzunu ekleyin ve patatesler yumuşayana kadar pişirin.
  • Süzme yoğurda yumurtayı ekleyip iyice çırpın(içinde pütürlük kalmasın).
  • Yemeğin suyundan yoğurda ekleyip karıştırıp yoğurdu ılıtın.
  • Yoğurdu ocaktaki yemeğe ekleyip ocağın altını kapatın.
  • Ayrı bir tavada sıvıyağı ısıtın. İçine biraz haspir(veya kuru nane) katıp yemeğin üzerine dökün.
  • Bulgur pilavı ile servis edin.

24 Ocak 2008 Perşembe

Ayva&Elma Hoşafı



Yemek bloglarının son yıllarda hayatımızdaki yeri oldukça fazla. Bir çoğumuz hem günde bilmem kaç tane blog gezip aynı zamanda kendi blogumuzu devam ettiriyoruz. Bu gezmeler sırasında da şüphesiz bir sürü yeni tarif, bilgi, püf noktası öğreniyoruz. Ben bundan hiç şikayetçi değilim, çünkü yiyeceklerle alakalı herhangi birşey konuşulurken hemen hepsine bir yorum yapabiliyorum artık. Çünkü çoğunu daha önce blogların birinde mutlaka görmüş oluyorum.

İşte ben de bu gezdiğim bloglar içinde birinden söz etmek istiyorum bugün, Kedili mutfakların yazarı Oya hanımdan. Oya hanımı takip ediyorsanız eğer bilirsiniz ki mutfakta yaptığı şeyleri hayretler içinde seyredebilirsiniz. Kendi de diyor zaten bir yaptığım şeyi bir daha aynı şekilde yapmayı sevmem, o anda kafama nasıl eserse öyle yaparım diye. Ben Oya hanımın blogundan mutfakta yapılabilecek şeylerin sınırının olmadığını ve malzemelerin ne kadar cesur birşekilde kullanılabileceğini öğreniyorum. Eh uygulamalarım onunkiler kadar cesurca değil ama bu da tecrübe ile olur diye düşünüyorum.

İşte Oya hanımın blogunda geçenlerde ayva ile nar suyunu pişirdiğini görmüştüm. Aslında bir yerde daha raslamıştım meyve suyu ile reçel yapımına ama denemek kısmet olmamıştı. İşte kafaya koyduktan sonra bu işi cumartesi günü buzdolabında uzuuun süredir beklemede olan hatta bir süre daha bekleseler çöpü boylayacak olan 2 adet ayva ile göz göze geldik. Derken o 2 adet ayvaya 1 adet elmayı da ekleyip masanın üzerine kondurdum taa ki buzdolabındaki işim bitene kadar. Sonra başladım bunları soyup doğramaya, diğer yandan gözüm sıkmalık son kalan portakallarda. Birlikte pişecekler ayva ve elmayla.

Derken mutfakta eşim de var ben doğruyorum ama merak edip sormasını da istiyorum. Ama sormuyor. Dayanamadım ben sordum, "merak etmiyor musun ne yapacağımı" diye. "Komposto falan yapacaksındır" dedi. O zaman düşündüm ki, eğer ben bunları reçel ya da marmelat yaparsam kuvvetle muhtemel kalacaklar çünkü bizim ev pek reçel yenen bir ev değil. Ama hoşaf yapsam bişekilde tüketiriz, meyve niyetine yeriz dedim. Ama tabi eşimin de yiyeceğinden emin olduktan sonra :) Çünkü evde birşey sadece benim tarafımdan yeniyorsa o şey mutlaka kalıyor :( (Geçen sene aldığım küvertürün bitmeden son kullanma tarihinin gelmesinin en büyük sebebi de bu, üstelik bir kısmını bir arkadaşıma verdiğim halde.)

İşte tüm bu olaylardan sonra ortaya çıkan hoşafımız yukarda, tarifi ise aşağıda:

Malzemeler:
  • 2 adet ayva
  • 1 adet elma
  • 2 küçük portakalın suyu
  • 5-6 kaşık şeker
  • 1 çubuk tarçın
  • 3 adet karanfil
Hazırlanması:
  • Ayvaları soyup küp küp doğrayın ve ayvaların yüzünü biraz geçecek kadar su ilave edip pişmeye bırakın.
  • Ayvalar biraz yumuşayınca elmayı da aynı büyüklükte doğrayıp üzerine atın.
  • Elmalar da biraz yumuşamaya başlayınca tarçın kabuğunu, karanfilleri ve portakal suyunu katın. (Bu sırada kaynamış su ile su takviyesi yapabilirsiniz)
  • Ayva ve elmalar pişince şekerini katın (kontrol ederek miktarı kendiniz ayarlayabilirsiniz)
  • Şekerle birliktede 5 dk kadar pişirip altını kapatın.
Sonuçta değişik tatları barındıran ilk hoşafımı yapmış oldum. Aslında daha baskın portakal tadı için ayrıca kabuğu da konulabilirdi. Ben ayvadan çok elmalı kısmı beğendim ama bu ayva ile aramızın çok iyi olmamasından kaynaklanıyor. Masanın üzerinde cam bir kaseye koyup gelip gidip kaşıkladım.

21 Ocak 2008 Pazartesi

Yumurta Pizza



Haftasonu yine alternatif bir kahvaltılık düşünürken kayınvalidemin tarif ettiği bu yumurta geldi aklıma. Ben fazladan sucukta ekledim, ancak diğer malzemelere göre yumurtası biraz fazla oldu. Farklı malzeme alternatifleri ile zenginlenştirilebilecek bir tarif.

Malzemeler:

* Soğan
* Sarımsak
* Yeşil biber
* Sucuk
* Peynir (ben Antep peyniri kullandım)
* Yumurta
* Tuz,karabiber


Hazırlanması:

* Soğanı ve biberi yemeklik doğrayıp biraz yağ ile tavada soldurdum. Üzerine minik küpler halinde doğradığım sucuk ve sarımsağı ilave edip onları da kavurmaya devam ettim.
* Üzerine rendelediğim peyniri atıp bir iki kez hepsini karıştırdım
* En son yumurtaları bir tabakta tuz ve karabiberle çırpıp tavaya döktüm.
* Her iki tarafını pişirdim.

13 Ocak 2008 Pazar

Nişe ile bastık



Gaziantep'de hazırlanan bazı kolay tatlılardan biri nişe ile bastık çalmak. Antep'de bu tür tatlıların yapılması ifadesi için "çalmak" fiili kullanılır. Mesela "nişe ile bastık çalmak", "kuymak(*) çalmak" gibi. Genelde öğlen köfte yapan hanımlar köftenin arkasından yaparlar.

Nişe nişasta demek, bastık ise pestil oluyor. Pekmez ile yapılan bu tatlının tadı bastığa benziyor, cevizle yiyince de cevizli sucuğa. Nişasta ve üzüm pekmezi kullanılarak nişe ile bastık yapılmış oluyor. Ben ona doğal puding diyorum. Pekmez yemek isteyenler için güzel bir alternatif. Ben şahsen ağzımı yakacak derecede sıcakken yemeyi seviyorum. Ama tabi biraz ılıyınca veya iyice soğuyup jöleleşince de tüketebilirsiniz.

(*)kuymak: Telaffuzunda k harfi yumuşar ve guymak olarak söylenir. Genelde yeni bebek doğduğunda yapılır. Un helvası diyebiliriz, bir gün onu da deneyip tarifini yayımlamak istiyorum.

Malzemeler (1 kişilik)
  • 1 kupa (250 ml) su
  • 1 tepeleme yemek kaşığı nişasta (mısır veya buğday)
  • 2-3 yemek kaşığı üzüm pekmezi (miktarı kendinize göre değiştirebilirsiniz)
  • Ceviz veya fıstık (ceviz öneririm)

Hazırlanması:
  • Derin bir tavaya suyu koyun, nişastayı ekleyip suyun içinde karıştırarak eritin.
  • Tavayı ocağa alın ve üzerine pekmezi ilave edip sürekli karıştırmaya devam edin.
  • Kaynamaya başlayıp kıvamı yoğunlaşınca altını kapatıp kaseye aktarın.
  • Ceviz veya fıstıkla süsleyip servis edin.

Bunlar da ilginizi çekebilir:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...